29 Temmuz 2010 Perşembe

Mavi Marmara Yolcuları Ölüme mi Gittiler İnsani Yardım Götürmeye mi?

İHH İzlenimleri yazımı bitirirken bahsettiğim Zehra hanımla söyleşimizi sizlere aktarmak istiyorum. Kurum gezisi sayesinde röportajın teknik sorular kısmı cevaplanmış oldu zaten. Geriye sormam gereken en önemli soru kalmıştı Zehra hanıma. Mavi Marmara'da saldırıyı birebir yaşayanlardan biriydi. Gemide yaşadıklarını kendi penceresinden anlatmasını istedim. Neler hissetti, neler yaşadı? Bir de asıl kafamı kurcalayan soruyu sordum. Neden ölüm bu kadar kutsandı bu yolculukta? Mavi Marmara, sanki ihtiyacı olan insanlara yardım götüren bir gemi değil de şehit olmak isteyenlerin koşa koşa ölüme gittiği bir gemiydi. Beni özellikle çok rahatsız eden bu ölümün kutsanması ile ilgili ne düşündüğü sorusunu da cevaplamasını istedim gemideki yaşadıklarını anlatırken. Ve cevabını olduğu gibi kendi ifadeleriyle aktarıyorum sizlere:

"Saldırı anında ölmekten değil, yakınlarımı, arkadaşlarımı kaybetmekten korktum. Ölüm, eninde sonunda bizi bulacak, bu orada da olabilirdi. Ancak biz ölmeye gitmedik. Biz düğüne gider gibi yola çıktık. Oyuncaklar, çikolatalar aldık. Gazze'deki çocuklarla, kadınlarla olmak onların yanında olmak için yola çıktık. Bir arkadaşım o yolculuğu en iyi şekilde görüntüleyebilmek, en iyi anları yakalayabilmek için 3000 TL'lık bir fotoğraf makinesi aldı yolculuktan önce. Çünkü bu çok değerli bir yoldu ve hiç bir anını kaçırmamalıydık. Akdeniz'de, açık denizde, masmavi denizde, o güzel Akdeniz ikliminde, 36 ülkeden yüzlerce insanla tanışmak, sadece yardım için bir araya gelmiş olmak müthişti.
Evet düğüne gider gibi çıkmıştık. Çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlısı ile gençlisi ile yoldaydık. Böyle bir müdahaleyi kesinlikle beklemiyordum. İsrail'in bizi engellemek isteyeceğini düşünüyordum. Ancak bunu nasıl yapar diye düşündüğümde, en fazla botlarla etrafımızı sarabilecekleri, bizi bir kıyıya çekip oradan ülkemize geri döndürecekleri ihtimali aklıma geliyordu. Diğer ihtimalse Gazze'ye ulaşmaktı.
31 Mayıs sabahı uyanıp namazımı kıldım. Sonra kaldığımız salona inen görevliler acilen hemşireleri yukarı çıkardılar. Neler olduğunu bilmiyordum ancak anladığım kadarıyla yukarıda yaralılar vardı. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Nasıl olur da gemideki insanlar yaralanabilirdi? Bu soruların cevabını kısa bir süre sonra yukarı çıkarıldığımızda yerde 4 cansız beden ve onlarca yaralı olduğunu, geminin tepeden tırnağa donanımlı İsrail askerleri ile dolduğunu görünce fazlasıyla öğrenmiş oldum.
Artık geminin bir önceki günkü gemi ile alakası yoktu. Mavi Marmara gitmişti. Bu gemi başka bir gemiydi...
Ellerimiz kelepçeli bir şekilde güverteye çıkarıldık. Sonra oturtulduk. Aklımda onlarca soru vardı. Bu askerler gemiye nasıl geldiler? Gerçekten yerde gördüğüm cansız bedenler bir gün önce görüştüğümüz insanlar mıydı? Bir gün önce video kaydını aldığım Cevdet Bey yerde yatan cansız beden miydi gerçekten? Nasıl öldürüldüler Allah'ım? Arkadaşlarımız nasıl bu şekilde yaralandı? Bu askerler nerden geldiler? Neden bu kadar çok silahları var ve neden bize azılı terörist gibi muamele ediyorlar? Neden ellerimiz kelepçeli?
Güverteye çıkarılğımda bir an Guantanamo'da olduğumu düşündüm. Benden önce çıkarılan yolcular elleri arkadan kelepçeli bir şekilde dizleri üstünde ıslak zemine oturtulmuşlardı. Yerde kelepçeli siviller başlarında tepeden tırnağa silahlı askerler. Ve bu bizim yardım gemimiz... Zemini kanlara bulanan yardım gemimiz. O an duyduğum kan kokusu halen burnumda...
Güverteye çıkınca bir banka oturtuldum. Bayan olduğum için yere değil banka oturttular. Kelepçemi açtılar. Anı anlamaya çalışıyordum. Geminin etrafında onlarca bot, fırkateynler vardı. Bu ancak bir savaş filminde olabilirdi. Bir insani yardım organizasyonunun bir savaş donanması ile karşılanması, silah kullanılması, insanların öldürülmesi, beynim tüm hücreleri ile reddediyor, böyle bir şey olamaz, olmamalı... Ben bunları düşünürken ofis arkadaşım Zeliha elleri kelepçeli bir şekilde karşıda gözüktü. Onu gördüğüme o kadar sevindim ki. Baktım yanıma geldi, yanıma oturtuldu. Zeliha'nın yanıma gelmesi ilaç gibi geldi.
Zeliha ile yan yanayız. Alt kattaki herkesin elleri kelepçeleniyor ve teker teker yukarı çıkarılıyorlar. Yanımızdan geçiriliyorlar. O anki yaşadığım duyguyu asla unutamam. Merdivenden yukarı çıkacak olan her kişiyi dört gözle bekliyorum. Çok şükür yaşıyor diyorum. Bir bakıyorum, Emrin, Mine, Gaye, Demet Hanım birer birer geliyorlar. Onları görmek çok mutlu ediyor. Peki ya erkekler? Bayanlara bir şey olmadığını zaten biliyorum, beraberdik, bayanlar saldırı anında alt kattaydılar biliyorum. Ya erkekler? Acaba aşağıda gördüklerimin dışında bir ölüm var mı? Yaralılar var mı? Neler yaşandı acaba Allah'ım? Gözlerim merdivenin ucunda. O an merdivenden çıkarken gördüğüm arkadaşlarım, büyüklerim, her gördüğüm kişi için çok şükür diyorum, çok şükür sağ. İsimler geçiyor aklımdan teker teker, aklımdan geçen her ismi karşımda görür görmez içim rahatlıyor. Zeliha'ya soruyorum kimleri gördün? Bazı isimler netleşiyor, yaşadıklarını öğreniyoruz. Peki diyorum Şükrü abi? Şükrü abi nerde? Bir tek onu görmedik. Güverteye hemen hemen herkes çıktı. Aşağıda kimse kalmış olmamalı. Ölü ve yaralılar da teker teker çıkarıldı, apar topar helikoptere üst kata taşındı. Aman Allah'ım Şükrü abiyi göremedik. Mine de yanımızda. Ona soruyorum. O da görmemiş. Dua ediyorum inş. ona bir şey olmamıştır, inşallah bir şey olmamıştır, Allah'ım sen onu ailesine bağışla..."

2 yorum:

  1. gerçekten çok acı bir süreçten geçtik hepimiz.canlı yayında gerçekleşti bu olayların bir kısmı.uzun süre habersiz kaldık gemideki insanlardan... düşünsenize bunu bir devlet yapıyor gemiyi korsan misali uluslararsı sularda ele geçiriyor,indirme yapıyor, medyaya karartma uyguluyor, silahsız savunmasız insanları öldürüyor.sonrada ihh yı terörist olarak ilan ediyor.elimizde görüntü olmasına rağmen bu konuşulur oldu artık.merak ediyorum ya karartmayı ilk uçağa indirme olduğu anda başarabilselerdi ve elimizde görüntü olmasaydı?..
    israil ihh nın adını lekeleyebilmek için tüm gücüyle uğraşıyor ama artık israili tanıyoruz.israilin tüm yalanlarına tokuz!

    YanıtlaSil
  2. İsrail ömrünün pişmanlığını yaşıyor olmalı Mavi Marmara'dan dolayı. Bir devlet istese de kendi PR'ına bu zararı veremezdi bu kadar kısacık bir sürede.

    YanıtlaSil